Bizim Tarık Tufan, namlı pesimistlerdendi eskiden. Hala da biraz pesimisttir zannediyorum. Benimse iyimserliğim herkes tarafından bilinir. Ben Tarık abiye ne zaman “muhtemel iyi bir şey”den söz etsem o duraksamadan “Polyanna’yla konuşmuşsun yine, haberler çok iyi desene” derdi.
Dün gazetemiz Yeni Şafak’ı ziyaret edip yazarlar ve gazete çalışanlarıyla bir araya gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’i dinlerken geldi aklıma Tarık abinin bu meşhur cümlesi. Ama zannediyorum bu sefer Polyanna haklı.
Aslında sert bir gerçekten söz ederek başladı bakan konuşmasına. Türkiye’nin petrol ihtiyacının %92’sinin, doğalgaz ihtiyacınınsa %99’unun yurtdışına bağımlı olduğunu hatırlattı. Ve bence çok açık konuştu: “İran ve Venezuela petrolleri devreye girmezse, Rusya-Ukrayna Savaşı bir yere bağlanmazsa akaryakıt ve doğalgaz fiyatlarında bir iyileşme beklemek zor.”
Tabii, memlekette hem akaryakıtın hem de doğalgazın %75 oranında sübvanse edildiği gerçeği olmasa manzara daha da sertleşecek. Bu da bilinen bir gerçek…
Tabii ki hâlihazırda Avrupa’daki en ucuz akaryakıtı ve doğalgazı kullandığımız gerçeği vatandaş açısından pek bir şeyi değiştirmiyor. İşler giderek ve giderek daha da zorlaşıyor hepimiz açısından.
Diğer yandan oturumun en güzel haberlerinden biri benim açımdan, terörden tamamen arındırılan Gabar Dağı’ndan petrol çıkarmaya başlamamız oldu. Çıkarılan petrolün hatırı sayılır miktarda olmasının önemi yok. “Çakal gezen dağlarda” şimdi rahat rahat petrol çıkarabilir duruma gelinmiş olması övünç kaynağı hepimiz adına.
Sonra sıra geldi hepimizin merakla beklediği Türk doğalgazı projesinin detaylarına. Çalışmalar hummalı bir şekilde sürüyor imiş. 2023’ün ilk çeyreğinde ilk üretim sisteme bağlanacak inşallah.
Şu bilgi önemli: Türkiye’nin 2023 yılından itibaren çıkaracağı ve sisteme dâhil edeceği doğalgaz rezervinin bugünkü güncel piyasa değeri 400 milyar dolar. Bu paranın peyderpey Türk ekonomisine kazandırılmasının yanı sıra, Akdeniz ve Karadeniz’de bulunma ihtimali yüksek yeni rezervlerle neredeyse bütün ekonomik sıkıntılarımızın bittiği yepyeni bir döneme girmiş olacağız.
Genel yayın yönetmenimiz Hüseyin Likoğlu’nun sorduğu “doğalgazı çıkaracağımız ekipmanların teknolojisini millileştirmek, hatta uzun vadede bu teknolojiyi ihraç etmek mümkün mü?” sorusunu da çok önemsediğimi söylemeliyim. Cevabı ise daha da önemsedim.
Üretim teknolojisini millileştirmeyi değil ama devamını alacağımız malların üretiminin Türkiye’de yapılması şartını daha çok önemsemiş bakanlık. Şunu da söyledi Bakan Bey: “İthal edilebilecek en önemli şey ekipman değil iş bilgisi.”
Bu yanıyla da muazzam bir güzellik söz konusu. Doğalgaz çıkarma sürecinde dünyada bu sektörde çalışmış ve bir “know how” biriktirmiş bütün Türk mühendis ve bilim adamları bu proje için seferber olmuşlar. Bir bakıma “tersine beyin göçü” yaşanmış. Yarın öbür gün bu projede biriktirilen teknik bilginin Akdeniz’de, Romanya’da, Afrika’da çok değerli hale geleceği aşikâr.
Yani aslında bu sefer sanırım Polyanna haklı. Doğalgaz üretiminde olsun, petrol kuyularımızın artışında olsun, yeraltı madenlerimizdeki bereket olsun, nükleer enerjiye geçiş olsun Türkiye’nin önü çok açık ve geleceği çok aydınlık.
Tabii dünyadaki krize bağlı olarak bu kışı çok zor geçireceğimiz gerçeği de ortada.
Bir taraftan bekleyelim ve görelim, diğer taraftan da bakan beyin “biraz tasarruf bilinci çok işe yarar bu süreçte” cümlesine kulak verelim bence.