Geçtiğimiz hafta çok “yükseldiler”, başörtüsü sorununu Kemal Kılıçdaroğlu’nun çözdüğünü (utanmadan) söylediler.
Yalana teşne CHP’lilerin işine gelen bir “yalan”dı bu.
Bir de “otorite” yerine koydukları Mehmet Bekaroğlu’na sordular:
“Başörtüsü sorununu kim çözdü?”
“Kim olacak? Bizim reis Kemal Kılıçdaroğlu çözdü.”
Nasıl çözdüğünü sormuyoruz...
Merak da etmiyoruz.
Olmayan bir şeyle ilgili merak geliştirmek, otorite yerine konulan zevzeklere prim yaptırır. Geçiyoruz.
Sadece şunu merak ediyoruz:
Başörtüsü meselesine CHP de dahil oldu... İyi oldu ama biri bana, başörtüsü sorununu çözdüğü iddia edilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “başörtüsü lehine” bir cümlesini söylesin.
Bir tek cümle...
Hata küçük bir “kelime grubu” da olabilir.
Başörtülüleri ferahlatan, onları “düşman” ve “öteki” görmeyen bir cümle...
Söyleyemezsiniz...
Ama Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay’ın çöplüğünü karıştırırsanız, orada yüzlerce Kemal Kılıçdaroğlu imzasına rastlayabilirsiniz. Çünkü beyimizin, “başörtüsü yasaklansın” dilekçelerinin tümünde (evet, neredeyse tümünde) imzası ve görüşü var.
CHP’de tek somut açıklama, Cumhurbaşkanı adayları Muharrem İnce’den gelmişti, hatırlayalım... Bir mitingde gaza gelip inançlı kesimin “kazanım” olarak gördüğü özgürlüklerden geri adım atılmayacağını söylemişti.
Bunu bir “teminat” olarak ciddiye almalı mı?
Hayır.
Kamuoyu önünde, “Hayır, geri adım yok” diyen CHP’liler, kapalı mekanlarda bu sorunun (evet, başörtüsünü hâlâ “sorun” olarak görüyorlar) süreç içinde, kendiliğinden hallolacağını söylüyorlar.
Peki, bu nasıl olacak?
Başörtüsü (ya da inanç alanına ait özgürlükler) nasıl “sorun” olmaktan çıkacak?
Şöyle olacakmış:
CHP iktidara gelirse Türk halkı zorunlu bir eğitim seferberliğine tabi tutulacak.
Eğitilmiş (ve dolayısıyla “çağdaş düşünce”yle donanmış) bireyler, başörtüsüne ihtiyaç duymayacakları için (yani başörtülerini çıkaracakları için), bu “sorun” da kökünden çözülmüş olacak.
Şaka değil.
Hâlâ böyle bakıyorlar...
Hâlâ inanç alanına ait özgürlüklerin bir “hak” değil, eğitimle düzeltilecek bir “araz” olduğuna inanıyorlar.
Hâlâ o çocukların “kandırıldığını” düşünüyorlar.
Özet olarak şunu söylüyorlar: “Topyekûn yasaklamak yerine, tedrici yasaklama yöntemini benimsemeliyiz. Önce sosyolojiyi hazırlamalıyız ki, yasaklar ters tepmesin.”
Meselelerimizi “eğitim”e havale etmek...
İyi hoş da...
Bu süper buluş bazı riskleri barındırmıyor mu?
Eğittiğiniz halk, bakalım CHP’ye meyledecek mi, inanç ve değer tercihlerinden vazgeçecek mi?
Çünkü şişede durduğu gibi durmayan ve bidon kafa olmaya teşne tuhaf bir halkımız var. Üstelik göbeğini kaşıyor...
Şu “eğitilmemiş” haliyle bile yanlışı doğruyu tefrik edebildiğine, hatta seçimlerde “ince ayar” çekebildiğine göre, eğitilmiş ve formasyondan geçmiş haliyle kim bilir hangi çılgınlıklara imza atacaktır!
Güven olmaz bu halka...