Konu 15 Temmuz’dan sonra çok tartışıldı, “Darbenin siyasi ayağı olur mu?” diye.
Elbette olur.
Bunu anlayabilmenin sair yolları vardır: Darbeden sonra (başarılı olmuş bir darbe ise), memleketi kimlerin yönettiğine, devlet katlarında hangi kadroların görev aldığına, hangi tür siyasete ya da siyasetçilere meydan verildiğine, kimlerin önünün açıldığına bakılır...
1960 darbesine bu nazarla bakabilirsiniz.
Darbeden sonra, “iktidarı beklenenler”in önü açıldı.
Bürokratik kadrolar, işbaşında olması istenenler tarafından dolduruldu ya da işgal edildi.
Hadi açık konuşalım:
Darbeciler, Bayar-Menderes ikilisinin gitmesini, İsmet Paşa’nın gelmesini istiyordu. (Paşa da az emek sarf etmemişti: “Sizi ben bile kurtaramam” gibilerden...)
Paşa’nın iktidarı, 27 Mayıs’tan sonra mümkün olabildi.
Hiçbir bağımsız seçimi kazanamamış, kazanması mümkün görülmeyen İsmet Paşa, çok özlediği Başbakanlık makamına, 27 Mayıs darbesinin oluşturduğu “dikensiz gül bahçesi” ortamında erişebildi.
Bunu da fazla sürdüremedi.
İlk ciddi krizde seçime gitmek zorunda kaldı ve Başbakanlığı ilelebet kaybetti.
Bu açıdan bakarsak, CHP için, “Darbenin siyasi ayağında yer alan parti” nitelemesini rahatlıkla kullanabiliriz ve haksızlık etmiş olmayız.
Çünkü yer almıştır.
Çünkü darbenin hızlandırılmasına katkıda bulunmuştur.
İsmet Paşa’nın “seferberlik” adı altında başlattığı olaylı yurt gezilerini, “Şartlar olgunlaşırsa darbe meşru haktır” fetvasını hatırlayalım.
Darbenin siyasi ayağı olup olmadığını anlamak için, darbeyi “aranır”, “özlenir” hale getiren ve “tek seçenek”miş gibi sunanlara da bakılır. Bunlar siyasi partiler olabilir, sivil toplum kuruluşları olabilir, iş çevreleri olabilir, bürokrasi olabilir...
12 Eylül, mesela, “hazırlanmış” ve “ihtiyaç” olarak dayatılmış bir darbeydi.
12 Mart ha keza. CHP bu darbeye Başbakan vermiştir.
12 Eylül’de, başta bürokrasi olmak üzere (faaliyetlerini “gizli servis” üzerinden yürütüyordu), bilumum iç ve dış odaklar, ülkede darbeyi elzem hale getiren siyasi bir iklim oluşturdular.
Kenan Evren geldi, darbesini yaptı, büyüklerimiz de “Oh, çok şükür... Evlatlarımız kurtuldu” dediler.
Sonradan adet yerini bulsun kabilinden bir soruşturma açıldı, Kenan Evren hâkim karşısına çıkarıldı ama bunlar göstermelik işlerdi.
İlginçtir, Kenan Evren “sanık” yapıldığında, kimse “Hani 12 Eylül’ün siyasi ayağı. Darbeyi sadece iki paşa mı yaptı?” demedi. Kemal Kılıçdaroğlu gibi yan figürler çıkıp, yargılamaların daha da ileri götürülmesini istemedi.
Kimi yargılayacaklardı?
CIA ajanı George Alexander Peck’i mi?
Dönemin ABD Başkanını mı?
Başarısız olmuş 15 Temmuz darbesinin de, doğal olarak, bir siyasi ayağı vardır.
Bu darbenin siyasi ayağını bulmak için, ikinci maddede zikredilen faaliyetlere ve bu faaliyetler içinde kimlerin hangi rolü üstlendiklerine bakmamız gerekiyor.
27 Mayıs darbesini “aranır”, “özlenir” hale getiren ve ayrıca darbeden sonra yönetimde pay kapan CHP, 15 Temmuz’dan önce de faaldi, adeta darbeye aşeriyordu...
Genel başkanları FETÖ kasetinden çıkmıştı.
Üç yıl boyunca, darbecilerin ürettiği “kirli malzemeleri” kullandılar.
Milletvekillerini, darbecilerin emrine tahsis ettiler.
HDP’liler ve “darbe, darbe” diye inleyen Fetullahçı liberallerle ilginç ittifaklar kurdular.
Ülkeyi 15 Temmuz’a bu “ittifak” taşıdı.
Hülasa, her darbenin siyasi ayağı vardır.
27 Mayıs’ın siyasi ayağı da CHP’dir